17 Nisan 2009 Cuma

TÜRK-İSLAM BİRLİĞİ PROJESİ

a) Yaklaşık bir buçuk milyarlık bir nüfusu barındıran Türk-İslam dünyasının genelinde bir bölünmüşlük söz konusudur. Ortak bir kültüre ve geçmişe sahip insanlar birbirlerini yeterince tanımamaktadır. Kültürel bir kaynaşma ve yakınlaşma ortamının eksikliği suni problemlere neden olmaktadır.

Pek çok ortak nokta göz ardı edilmekte, küçük görüş farklılıkları ön plana çıkarılmakta, bu sebeple de yapay gerginlikler ortaya çıkmaktadır. Hatta kimi İslam ülkeleri arasında çatışmalar yaşanmaktadır.

Müslüman toplumları ortak paydada buluşturacak, insanların birbirleriyle kaynaşmalarına, sevgi ve samimiyete dayalı içten ilişkiler kurmalarına vesile olacak adil ve şefkat dolu bir yapıya ihtiyaç vardır.

b) Müslüman halklar arasında bir dayanışma eksikliği mevcuttur. Türk - İslam ülkelerinin bazılarında yoksulluk çok önemli boyutlara ulaşmıştır. Öte yandan oldukça zengin ülkeler de bulunmaktadır. Ancak yardımlaşma ve dayanışma eksikliği nedeniyle özellikle Afrika ülkelerinde büyük bir açlık yaşanmaktadır.

Söz konusu eksikliğin ortadan kalkması için Türk-İslam dünyasının genelini kapsayacak bir bilgi ağına ve teknoloji ile donatılmış yüksek hizmet kapasitesine sahip, tüm insanları kucaklayan bir kurumun tesis edilmesi şarttır.

c) Türk-İslam dünyasının kendi içinde birlikteliğini sağlayamamış olması, birçok Müslüman ülkenin geri kalmasına sebep olmuştur. Türk-İslam dünyası geniş maddi kaynaklarına ve insan potansiyeline rağmen bilimde, teknolojide, sanatta ve eğitimde istenen seviyeye gelememiştir.
Türk-İslam Birliği'nin kurulması ile devletler sahip oldukları tecrübeleri, bilgileri ve imkanları kardeş devletlerle paylaşacaktır. Böylelikle ülkeler kalkınma ve büyüme hamlelerinde daha doğru kararlar alacaklar, toplumların refah seviyesi hızlı bir şekilde artacaktır.

d) Türk-İslam dünyasının dört bir yanında birbirinden son derece farklı dini yorumlar, görüşler ve modeller hakimdir. Neyin gerçekten İslam'a uygun neyin de aykırı olduğunu belirleyecek, bu konuda tüm Müslümanların geneline yön verecek, onları uzlaştırabilecek bir merkez de yoktur. Örneğin Katoliklerin Vatikan'ı, Ortodoks Hıristiyanların Patrikhaneleri bulunurken, Türk-İslam dünyasında dini ve sosyal konularda birlik oluşturacak bir merkez bulunmamaktadır.

e) Türk-İslam dünyası içinde bazı bölgesel ya da stratejik birliktelikler söz konusudur. Ancak İslam Konferansı Örgütü (İKÖ) dışındakiler, hem Türk-İslam dünyasının genelini kapsamamakta hem de yalnızca bazı konularda ortak bir zemin oluşturmaktadır. Bu nedenle, Müslüman toplumlar arasında gerektiği gibi bir birlik anlayışının ve bilincinin yerleşmesine zemin hazırlayamamaktadırlar. İKÖ ise belirli dönemlerde toplantılar yapan, kararları bağlayıcı olmayan ve daha ziyade sembolik bir mana taşıyan bir kurum gibi algılanmaktadır.

Türk-İslam dünyasının, daimi kurumları bulunan, bağlayıcı kararlar alma yetkisine sahip, ortak politika geliştirebilecek ve bunları kararlılıkla uygulayacak, tüm Müslümanların ortak sesi olacak, yalnızca belirli bölgelerin değil tüm Türk-İslam dünyasının sorunları ile ilgilenip bu sorunlara çözüm üretecek daha kapsamlı bir birliğe ihtiyacı vardır.

f) Geçmişte yaşanmış olan Osmanlı İmparatorluğu tecrübesi böyle bir birlikteliğin olabileceğini ve çok güzel sonuçlar ortaya çıkaracağını göstermektedir.
Türk-İslam dünyası halklarının, bilhassa Ortadoğu Müslümanlarının Osmanlı dönemi sona erdikten sonra yaşadıkları sıkıntılar, basına da sıkça yansıdığı gibi, Türk-İslam aleminde gittikçe yükselen bir Osmanlı adaleti ve huzuru özlemini meydana getirmiştir.



g) Osmanlı devletinin siyaset sahnesinden silinmesiyle bu coğrafyada büyük bir otorite boşluğu meydana gelmiştir. Bu coğrafyada bunca mücadele ve çatışma yaşanmasına rağmen bu boşluk bugün henüz doldurulamamıştır. Bölgede istenen istikrar hiçbir zaman sağlanamamış, Osmanlı'nın bıraktığı topraklar kanayan yaraya dönüşmüştür.
Bu boşluğun adaletle doldurularak bölgeye barış ve huzurun gelmesinde Türk İslam Birliği'ne büyük görev düşmektedir.

h) Tüm Müslümanları ilgilendiren Ortadoğu meselesi gibi konuların çözüme kavuşturulmasında, Müslümanların haklarını gözetecek, Müslümanların adına ortak bir duruş sergileyecek ve adil bir çözüm isteyecek bir kurumun varlığı gereklidir.

ı) Günümüzde aynı amaçlar ve hedefler taşıyan ülkeler siyasi, sosyal ya da ekonomik birliktelikler kurmaktadır. Bu tür oluşumlar diğer ülkelerle olan ilişkilerde daha çok itibar görmektedir.

Türk-İslam dünyasının, dış ülkelerle olan ilişkilerinde birlik içinde hareket etmesi, devletlerin münferit hareket etmesinden çok daha etkin sonuçlar ortaya çıkaracaktır. Bir buçuk milyarlık bir nüfus ve çok geniş bir coğrafya adına hareket eden bir yapı, uluslararası alanda kuşkusuz büyük bir itibara haiz olacaktır.

j) Türk-İslam dünyası ile Batı dünyası arasında her geçen gün suni bir 'medeniyetler çatışması' oluşturulmaya çalışılmaktadır.
Kendi içinde beraberliği sağlamış Türk-İslam dünyası, dünya barışının da güvencesi olacak, bazı radikal unsurlar ve 'medeniyetler çatışması'ndan yana olanlar, teorilerine gerekçe olarak öne sürebilecekleri ortamı bulamayacaklardır. Türk-İslam Birliği'nin kurulması ile bu tehlike tamamen ortadan kalkacaktır.


TÜRK - İSLAM BİRLİĞİ'NİN ÖZELLİKLERİ
1. Türk-İslam Birliği'nin birliktelik anlayışı, bir toplumun diğerine, bir kültürün ötekine, bir grubun başkasına üstün gelmesine dayalı değil, hepsinin bir diğeri ile eşit olduğu hoşgörüye, sevgiye ve dostluğa dayalı olacaktır.

2. Türk-İslam Birliği'nin özünde sevgi, şefkat, fedakarlık, dostluk, dayanışma, adalet gibi İslam ahlakının üstün özellikleri yer alacaktır.
AB, farklı dilde, farklı siyasi görüşte ve farklı milletlerdeki insanları Avrupa kültüründe bir araya getirmeyi başarmaktadır. Bu oluşum, ortak bir İslam kültürü içinde bir araya gelecek olan Türk-İslam Dünyası için bir örnek olabilir.

3. Türk-İslam Birliği'nin farklı konulara göre özelleşmiş teşkilatları ve kurulları olacaktır. Ancak kurulun en tepesinde, her ülkeden eş düzeyde temsilci bulunan bir nevi üst kurul olacaktır. Kurul kendi bünyesinden bir başkan seçecektir.

4. Birlik'e üye tüm ülkeler kendi toprak bütünlüklerini ve milli egemenliklerini koruyacaklardır. Amaç, devletlerin yapısal olarak birleşmeleri değil, ortak politika ve menfaatler çevresinde birleşilmesidir.

5. Her ülke iç işlerini kendi mekanizmalarıyla yürütecektir. İç mekanizmalarla çözülemeyen problemler Türk İslam Birliği'nce karara bağlanacaktır.

6. Birlik'in alacağı her karar tüm ülkeler için bağlayıcı olacaktır.

7. Üye ülkeler arası serbest dolaşım olacak, ülkeler arası geçişler vizeye ihtiyaç duyulmadan gerçekleştirilecektir.

8. Türk-İslam Birliği'nin ortak bir ekonomik pazarı olacaktır.

9. Türk-İslam Birliği bünyesinde ortak bir savunma paktı kurulacaktır.

10. Türk-İslam Birliği değişen siyasi koşullara kolaylıkla uyum sağlayabilecek bir esnekliğe ve gerekli stratejileri geliştirebilecek bir ileri görüşlülüğe sahip olmalıdır. Dünyadaki gelişmeler karşısında yalnızca kınamak ya da kanaat belirtmekle yetinen bir organizasyon değil, inisyatif kullanabilen aktif bir merkez konumunda bulunmalıdır. Kararları bağlayıcı olmalı, böylece hayırlı atılımlar hayata geçirilebilmelidir.

11. Bu merkezin üye ülkeler arası koordinasyon görevini üstlenmesi, faaliyetlerinin tüm üye ülkelerin menfaatlerini kuşatıcı olması şarttır.

12. Bu birlik tüm gelişmeleri objektif bır yaklaşımla değerlendirerek, Türk-İslam dünyasının genelinin taleplerini göz önünde bulunduracaktır. Üye ülkeler arasında oluşabilecek anlaşmazlıklar Birlik'in adilane yapısı ile engellenecektir.

13. Türk-İslam Birliği Müslümanların diğer toplumlarla ilişkilerinde onları koruyucu bir mekanizma olarak görev yapacak, tüm Türk-İslam milletleri için ortak bir temsil merkezi olacaktır.

TÜRK - İSLAM BİRLİĞİ'NİN TÜRK - İSLAM DÜNYASINA KAZANDIRACAKLARI

1. Dayanışma ve işbirliğinin olduğu bir ortamda, insanlar daha açık fikirli ve daha üretici olacak, farklı kültürlerin harmanlanmasıyla çok zengin bir medeniyet inşa edilecektir.

2. Sevgi ve kardeşlik temeli üzerine kurulacak olan Türk-İslam Birliği'nin tesis edilmesiyle birlikte Türk-İslam dünyası kendi arasındaki gerilimlere ve huzursuzluklara son verecektir. Müslümanlar birbirlerini kardeş olarak bilecek ve karşılaştıkları olumsuzlukları birlik ve beraberlik içerisinde ele alacaklardır.

3. Ortak katılımla oluşacak merkezi karar organları tüm tarafların hakkını gözeterek sorunların hızlı ve kalıcı bir şekilde çözümlenmesini sağlayacaktır.

4. Barış ortamı sayesinde, Türk-İslam dünyasının birbirlerinin bilgi birikimi ve tecrübelerinden faydalanmaları mümkün olacaktır. Barış, Müslümanların her alanda güçlerini birleştirmelerine, birbirlerinin eksik yönlerini telafi etmelerine, dolayısıyla çok daha etkin olmalarına vesile olacaktır.
5. Barış, her ülkenin silahlanmaya ayırdığı bütçenin azaltılmasını, bu paranın toplumların refahı için harcanmasını sağlayacaktır. Tüm üye ülkeler ortak savunma paktının üyesi olacaklarından, daha az bütçe ile daha güçlü bir savunma ve korunma sağlanacaktır. Bu sayede silah sanayi ve teknolojisi için yapılan yatırımlar, sağlık, eğitim, bilimsel ve kültürel gelişme gibi alanlara kaydırılabilecektir.

6. Türk-İslam dünyasının bazı bölgelerindeki mevcut istikrarsızlık ve çatışmalar diğer ülkelere göçe neden olmaktadır. Pek çok doktor, mühendis, akademisyen, bilim adamı, düşünür, yazar ülkelerinde kendilerini güvende hissetmedikleri için Batıya göç etmekte ve çalışmalarına orada devam etmektedir.

Barış ortamı, Türk-İslam dünyasındaki iç gerginliklerin de ortadan kalkması ile birlikte iyi eğitim almış bireylerin göçünün engellenmesini ve bu kişilerin kendi ülkelerindeki ihtiyacı karşılamalarını sağlayacaktır.

7. Günümüzde bazı sınır problemleri başta olmak üzere Türk-İslam dünyasında sorunlar yaşanmaktadır. Bu sorunlar ekonomik istikrarsızlığı beraberinde getirmektedir. Örneğin, yer altı kaynaklarının çıkartılması, taşınması ve dünyaya ihracında güzergahlarının güvenli olması gerekmektedir. Oysa günümüzde bölgede yaşanan kaos ortamı ve siyasi istikrarsızlıklar Türk-İslam dünyasının zengin kaynaklardan yeteri kadar faydalanmasını engellemektedir.
Su kaynakları için de benzer bir durum geçerlidir. Ortadoğu'da su, anlaşmazlık konularının başında gelmektedir. Oysa Türk-İslam dünyasının birbirlerine desteği ve anlaşmazlıkların uzlaşma yoluyla çözümlenmesi ile bu sorunlar tamamen gündemden kaldırılabilir.


8. Türk-İslam dünyasının imkanlarını ve gücünü birleştirmesini sağlayacak ortak girişimlerle, yüksek teknoloji ürünü olan pek çok malzeme Müslüman ülkelerde de üretilebilecektir. Oluşturulacak bir ortak pazar sayesinde, bir ülkede üretilen ürünler, gümrük, kota gibi sınırsal engellere takılmadan bir diğer ülkede kolaylıkla pazarlanabilecektir. Ticaret alanı genişleyecek, tüm üye ülkelerin pazar payı artacak, ihracat gelişecek, bu, ülkelerdeki sanayileşme sürecini hızlandıracak, ekonomide sağlanacak kalkınma ile teknolojide de gelişme yaşanacaktır. Böylece, Türk-İslam dünyası ortak bir güç olarak hareket edebilecek ve küresel ekonominin önemli bir parçası haline geleceklerdir.

TÜRK - İSLAM BİRLİĞİ'NİN KURULMASI TÜM DÜNYANIN HAYRINA OLACAKTIR
1. Türk - İslam coğrafyası yer altı kaynakları bakımından oldukça zengindir. Bu zenginliklerin en verimli ve güvenli şekilde tüm insanlığın hizmetine sunulması herkesin ortak arzusudur. Türk - İslam Birliği'nin adilane yönetimi ile sağlayacağı güvenlik ortamı İslam ülkelerinin zenginliklerinin tüm dünyanın menfaati için kullanılmasına vesile olacaktır.

2. Birlik'in kurulması ile İslam dünyası içindeki radikalizm akımları bertaraf edileceğinden diğer toplumlar bu aşırı unsurların şiddet yanlısı eylemlerinden korunmuş olacaklardır.


3. Türk - İslam Birliği'nin yayılmacı bir anlayışı olmayıp, tam tersine barışçı politikaları ve uygulamaları olacağından özellikle Türk - İslam coğrafyasına komşu ülkeler için bir huzur vesilesi olacaktır.

4. Türk - İslam dünyası bir buçuk milyarlık nüfusu ile diğer ülkeler için de büyük bir ekonomik pazardır. Türk - İslam ülkelerinin ekonomik olarak kalkınması ve büyümesi insanların alım gücünü artıracağından diğer ülkelerle olan ticaret hacmi büyüyecektir. Ayrıca kendi içindeki sorunlarını halletmiş olan Türk - İslam ülkeleri üretimlerini de arttıracaklarından diğer ülkelerde yaşayan insanların faydasına da daha fazla hizmet sunabileceklerdir.

5. Türk - İslam dünyası üç kıtaya yayılmış büyük bir nüfus olduğundan, yaşadığı sıkıntılar diğer toplumları da siyasi, sosyal ve ekonomik olarak olumsuz etkilemektedir. Türk - İslam Birliği'nin kurulmasıyla Türk - İslam aleminin problemlerinin çözüme kavuşturulması diğer ülkeleri de olumlu etkileyecektir.

6. AB ve ABD, Türk - İslam Birliği'nin kurulmasıyla karşılarında tüm Türk - İslam aleminin geneli için tek bir muhattap bulacaklardır. Böylelikle karşılıklı ilişkilerde kolaylık sağlanmış olacaktır.

7. Türk - İslam Dünyası ile Batı medeniyeti arasında oluşturulmak istenen ve her iki tarafa da büyük zararlar verecek olan bir medeniyetler çatışmasının önüne geçilecektir.

8. Türk - İslam Birliği'nin kurulmasıyla oluşacak barış ortamı Hıristiyanların ve Yahudilerin de kutsal kabul ettiği Kudüs'ün ve diğer kutsal yerlerin güven ve huzur dolu bir yer olmasına da vesile olacaktır.

9. Yahudiler ve Hıristiyanlar Türk - İslam Birliği coğrafyasında güven içinde seyahat edebilecek, ticaret yapabilecek ve kültürel, tarihsel değerleri ziyaret edebilecektir.

TÜRK - İSLAM BİRLİĞİ'NİN KURULMASI İÇİN TÜRKİYE ÖNCÜLÜK ETMELİDİR

1. Türkiye sahip olduğu tarihi ve kültürel özelliklerinden dolayı Türk-İslam Birliği'nin kurulmasında Türk-İslam dünyasına öncülük görevini üstlenmek durumundadır.

2. Türkiye geçmişte böyle bir birliktelik kurmuş olan Osmanlı İmparatorluğu'nun tek varisidir. Türkiye Cumhuriyeti Osmanlı İmparatorluğu'nun borçlarını ödemekle bu imparatorluğun bir devamı niteliği taşıdığını tüm dünyaya beyan etmiştir.

3. Osmanlı İmparatorluğu'ndan önce de Türk Milleti Türk - İslam dünyasına öncülük etmiştir.

4. Türkiye Cumhuriyeti, şu an Kafkaslar'da, Balkanlar'da, Orta Asya'da ve özellikle Ortadoğu'da yaşanan savaşların, karışıklıkların ve acıların son bulmasında, bölgenin sorunlarını çok iyi bilen bir ülke olarak kilit konumdadır.

5. Türkiye'nin köklü bir devlet idare tecrübesi vardır.

6. Türkiye, kilit boğazlara sahip, iki kıtayı birbirine bağlayan stratejik bir konuma ve genç - dinamik bir nüfusa sahip olması itibariyle Türk - İslam Birliği'nin kurulmasına öncülük etmelidir.

7. Türkiye'nin öncülüğü, üstünlük kurma arzusundan değil, öncelikle bölgesel barışın sonra da dünya barışının sağlanmasına hizmet etmek gayesinden ileri gelecektir.

8. Eskiden Osmanlı İmparatorluğu'na bağlı yaşayan halklar, bir Türk - İslam birliği kurulması için Türkiye'nin öncülük etmesini beklemektedirler.

9. Türkiye, medeniyetler arasındaki köprünün tesis edilmesinde, Doğu tarafından olduğu kadar Batı dünyası tarafından da öncü kabul edilmektedir.